**
Bee Königswasser, erkeklerin hüküm sürdüğü ve haksızlıklarla dolu evrene denge getirmek isterken tek bir soruya göre yaşıyordu: Marie Curie olsa ne yapardı? Akademik kırıntılarla geçinmeye çalıştığı yılların ardından rüyası gerçekleşse ve NASA ona bir nöromühendislik projesinde liderlik teklif etse Marie tereddütsüz kabul ederdi. Ancak modern fiziğin annesi, asla Levi Ward gibi bir adamla ortak liderlik yapmak zorunda kalmamıştı.
Levi uzun boylu biriydi, delici yeşil gözleri ve karanlık bir cazibesi vardı. Bee laboratuvardaki ilk gününde, kazara kendini yardıma muhtaç, aciz genç kadın durumuna düşürdüğünde onu güçlü kollarıyla kurtarmıştı. Buna rağmen Levi, lisansüstü eğitimdeyken Bee’ye karşı duygularını çok net bir şekilde ortaya koymuştu; başdüşmanlar sadece birbirlerinden çok uzaktaki kendi galaksilerinde çalışabilirlerdi.
Bee, NASA’da çalışmaya başlayamıyordu; çünkü ekipmanı kayıptı, personel onu görmezden geliyordu ve zaten bocalayan kariyeri daha da büyük bir kaosun içine düşmüştü. Fakat zaman geçtikçe Levi’ın yumuşadığını, onu ve fikirlerini desteklediğini hatta o yemyeşil gözleriyle ona bakıp durduğunu gördüğüne yemin edebilirdi. Sıra gerçekten harekete geçip kalbini ortaya koymaya geldiğinde önemli olan tek bir soru vardı:
Bee Königswasser ne yapacaktı?
***
Finalleri geride bıraktığımıza göre en sevdiğim yazarlardan birinin kitabını yorumlayalımm. Ali Hazelwood'un kitaplarını seviyorum. Hiç üzmüyor (bayılırım), içimi kıpır kıpır yapıyor.
Bu kitapta nörobilimle uğraşan Bee'yi okuyoruz. Güzel bir projede çalışma şansı yakalayan Bee, ilk gününde kazara kendini yardıma muhtaç duruma düşürüp güçlü kollar sayesinde kurtulduğunda bu işin pek de kolay olmayacağını anlıyor. Özellikle bu kişi lisansüstü eğitimi sırasından ondan pek de haz etmeyen Levi olunca.
Aşk Hipotezi'ni okudunuz mu? Okuduysanız bu kıyaslamamı daha iyi anlarsınız. Bu kitap ona çok benziyor. Tabii ki tıpatıp aynı değil, bu kurguda birkaç farklı detay var (tatlı detay, bayıldım x2).
Diğer kitaplarından farklı olarak o tarzda bir kitap olmamasına rağmen polisiye okuyor gibi hissettim, oturup suçluyu düşündüm. Bulamadım dfdsgdfgv
Tatlı bir kitaptı, ben sevdim. Karakterleri güzeldi. Kurgusu güzeldi. Birkaç yeri okurken biraz zorlandım ama onun dışında hızlı ilerledi. Sadece sonunu beğenemedim. Biraz daha uzatılsaydı, o kısımları güzelce okusaydık :( Buradan puan kırdım.
Ya bir de kişisel bir eleştirim olacak. Bee, kızım pardon ama salak mısın, sadece soruyorum.
Bunun dışında hoş, kafa dağıtıp mutlu olmalık bir kitap.
+18 olaylar içerdiğinden küçük yaştaki dostlarımın biraz büyümesi gerektiğini düşünüyorum. Ve birkaç kere soru aldığım için belirtmek istiyorum, lgbt birey içeriyor.
"Levi?"
"Efendim?"
"Kırmızı ruj... sana çok yakıştı."
Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!
Verdiğim puan: 4,5/5
Özgün Adı: Love on the Brain
Yazar: Ali Hazelwood
Yayınevi: Nemesis Kitap
Çeviren: Gülfem Çırak
Sayfa Sayısı: 392
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder