***
Memphis Ward, hayatının en kötü beşinci gününde Quincy, Montana’ya geldi. Duş almaya, bir şeyler atıştırmaya ve biraz akıl sağlığına ihtiyacı vardı. Çünkü ülkenin bir ucundan diğer ucuna yeni doğmuş bebeği ile taşınmak şimdiye kadar yaptığı en çılgınca şeydi.
Ama belki de iyi bir hayat kurmak biraz çılgınlık yapmayı gerektiriyordu. Geçmişini geride bırakmak; bin kilometre ve yeni bir şehir gerektiriyorsa ve bu, oğlu için iyi bir gelecek anlamına geliyorsa bunu yapacaktı. Görkemli hayatını geride bırakması gerekse bile. The Eloise Oteli’nde temizlikçi olarak çalışması ve bir garajın üstündeki küçük çatı katı dairede yaşaması gerekse bile.
Hayatının en kötü beşinci gününde, şimdiye kadar gördüğü en yakışıklı adamla tanıştı. Knox Eden güzel, günaha teşvik eden bir rüya, bir şef ve onun geçici ev sahibiydi. Keskin, sakallı çenesi, dövmeli kolları ile saf ve vahşiydi. Onun asla sahip olmadığı ve sahip olamayacağı her şeydi… Çünkü hayatının en kötü birinci gününden sonra Memphis iyi bir hayata sahip olmanın hayallerinden de vazgeçmeyi gerektirdiğini öğrenmişti. Bu yüzden Knox Eden gibi bir adam sadece bir hayal olarak kalacaktı.
***
Serinin ikinci kitabında, Eden kardeşlerin ikinci en büyük kardeşi olan Knox Eden'i okuyoruz. Knox, dövmeli yakışıklı bir şef. Hayatına yeni bir başlangıç yapmak için Quincy kasabasına gelen Memphis, ev sahibi olan Knox'u görür görmez etkileniyor. Onun için hayal gibi biri, Eloise Oteli’nde işe başlamasının ardından otelin şefi olduğunu ve her gün görmek durumunda kaldığını fark ettiği bir hayal...
Bu kitap hakkında beklendim çok büyüktü. Hakkında çok güzel yorumlar okumuştum.
Açıkçası serinin ilk kitabında Griffin'i çok da sevememiştim. Aslında kişiliğini beğenmiştim fakat birkaç davranışına uyuz olduğumdan ısınamamıştım. Sonradan biraz toparladı ve aramız düzeldi gibi. Bu kitapta kendisini görünce duygulandım, ne zamanlar geçirdik be Griffin.
Griffin'in aksine Knox'a BAYILDIM! Adam yürüyen green flag. O kadar şefkatli ve kibar biri ki, okurken çok mutlu oldum. Bir de aşçı?? Doğru kararı verdin Memphis.
Serideki kadın karakteri de ayrı bir sevdim. İlk kitapta Winslow'u sevdiğim gibi bu kitapta da Memphis'i sevdim. Duruşuna ve kararlılığına bayıldım.
Çok kolay okudum ve hiç yorulmadım. Musmutlu etti beni. İlk kitapta konu geçişlerini kesik kesik okumuşuz gibi hissetmiştim, bu kitapta öyle olmadı. Garip garip dramalar da yoktu (saçma tripler). Kitaptaki minik gerilimi de sevdim. Genel olarak ilk kitaptan farklı bir hava vardı. Seride tekrar olmaması adına böyle yapılmasına bayılıyorum, hem sıkmıyor hem de acaba bir sonraki kitap neler olacak diye merak ettiriyor.
Son olarak kitabın sonuna kalbimi bıraktım, o kadar tatlıydı ki... 3. kitabın konusuna da güzel giriş yapılmış oldu. Şahsen çok merak ettim ama pek hoş şeyler duymadığımdan biraz korkuyorum, umarım çok üzmezsin...
+18 yerler bulunuyor.
"Teşekkür ederim."
"Sadece bir kahve, güzelim."
"Benim için değil."
Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!
Verdiğim puan: 5/5
Özgün Adı: Juniper Hill
Yazar: Devney Perry
Yayınevi: Ren Kitap
Çeviren: Meryem Çelikten Çağlar
Sayfa Sayısı: 336
Serinin Kitapları:
1.) İndigo Dağı
2.) Juniper Tepesi
3.) Garnet Ovası
4.) Jasper Vadisi
5.) Crimson Nehri
6.) Sable Zirvesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder