***
Kejari’nin ardından Oraya’nın bir zamanlar gerçek olduğunu düşündüğü her şey yok olmuştu. Kendi krallığında bir tutsak gibi yaşarken hem sahip olduğu tek ailenin yasını tutuyor hem de yıkıcı bir ihanetin şokunu atlatmaya çalışıyordu. Artık kendi kanına dair gerçekleri bile bilmiyordu. Ancak emin olduğu tek bir şey vardı. Kimseye güvenemezdi, özellikle de Raihn’e…
Gece Hanesi düşmanlarla sarılmıştı. Raihn’in kendi soyluları, bir zamanlar köle olan dönüşmüş kralı kabul etmeye istekli değildi. Kan Hanesi ise pençelerini krallığa geçirerek onu içeriden parçalamaya çalışıyordu.
Raihn, Oraya’ya gizli bir ittifak teklifiyle gelmişti. Oraya’nın krallığını geri kazanması ve ona ihanet eden sevgilisinden intikam alması için gereken tek yol, anlaşmayı kabul etmekti. Tabii bunu başarmak için babasının en büyük sırlarıyla iç içe geçmiş yıkıcı ve kadim bir gücü kullanması gerekecekti.
Hiçbir şey göründüğü gibi değildi, üstelik düşmanlar dört bir yandan yaklaşıyordu. Oraya geçmişinin sırlarını çözüp geleceğiyle yüzleşirken kendini bir seçim yapmak zorunda bulacaktı. Gücü ele geçirmek için kan dökmeyi mi seçecekti, yoksa yakıp kül eden aşkın onu yok etmesine izin mi verecekti?
***
Serinin ilk kitabını Açlık Oyunları ve Kan ve Kül Serisi esintileri alarak okumuştum. Vampirli, karanlık evrenini ve Raihn'in varlığını var ya anlatamam... Sonunda da ŞOK EDİP bitti. O kadar kitap okudum, böyle son görmedim. Genel olarak çok heyecanlı ve maceralı ilerledi. 5/5'ti.
İkinci kitapta ise Raihn'in teklifini ve Oraya'nın krallığını geri alma serüvenini okuyoruz. En spoilersız haliyle böyle özetleyebilirim.
Raihn'e bayılıyorum. Bu kitapta aslında onun geçmişini de okuduk ve nereden nereye geldiğini görmüş olduk. Çizmeye çalıştığı sert imajı ve altında yatan sevgi dolu kalbi... çok duygusaldı. Oraya'ya karşı ise nötr hissediyorum. Sevmeye bir tık daha yakınım. Sanırım daha güçlü kadın karakterleri okuduğumdan Oraya'ya atfedilmek istenen güç tanımı bana yeterli gelmedi.
Kurgu açısından ilk kitaptaki kadar olmasa da heyecanlı ve bol maceralı ilerledi. Sayfa sayısının çok olması gözümü korkutmuştu fakat çabuk okunuyor, iki gün gibi bir sürede bitti.
Ben sanırım ilk kitaba o kadar bayıldım ki (ya da çok fazla fantastik okudum) ikinci kitabı biraz sönük buldum. Üstüne romantik kısımlarda aradığım derinliği ve samimiliği bulamadım. Fazla romantizm sevmiyorsanız bu olay size kötü gelmeyebilir. Benim için güzel olan tek şey Raihn'di.
6 ana kitap olması planlanan Nyaxia'nın Taçları Serisi'nin bu kitap ile beraber Oraya ve Raihn'e ait olan kısmını yani Gecedoğan Düeti'ni bitirmiş olduk. 3. ve 4. kitapta Raihn'in arkadaşı Mische'yi okuyacağız.
Son olarak şunu söylemeden de edemeyeceğim. Benim gönlüm 1.5. kitapta okuduğumuz Lilith ve Vale'de takılı kaldı. Onları böyle uzun uzun okumayı o kadar isterdim ki...
+18 yerler bulunuyor.
"Gerçekten kokunu almayacağımı mı sandın, prenses?"
Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!
Verdiğim puan: 4/5
Özgün Adı: The Ashes & the Star-Cursed King
Yazar: Carissa Broadbent
Yayınevi: Martı
Çeviren: İdil Berfin Akın
Sayfa Sayısı: 672
Serinin Kitapları:
1.) Yılan ve Gecenin Kanatları
1.5) Yanan Altı Gül
2.) Küller ve Yıldızların Lanetlediği Kral
3.) The Songbird & the Heart of Stone
4.) The Fallen & the Kiss of Dusk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder