Translate

22 Aralık 2017 Cuma

Gölge Hırsızı - Kitap Yorumu


***

“Sen benim gölge hırsızımsın; nerede olursan ol, seni bulacağım.”

Babası tarafından terk edilmiş, çocukluğu boyunca annesiyle birlikte sıradan bir kasabada yaşayan kahramanımızın özel bir yeteneği vardır:
Peşine gölgeler takılır, ona hep bir şeyler fısıldar...

Yıllar geçmiş, bahçesindeki kestane ağaçlarının altında oturduğu okulunu, babasıyla annesinin birbirlerini sevdikleri zamandan kalma o soluk fotoğrafları ardında bırakarak yeni bir hayata başlamıştır.
Ne var ki tekdüze hayatı ve bir türlü ismini koyamadığı ilişkisiyle içindeki özlemi dindirememekte, ona fısıldayıp duran gölgelerden bir türlü kurtulamamaktadır.
Bir kıyı kasabasına yolunun düştüğü bir gün, hüzün dolu geçmişinin, peşini bırakmayan gölgelerin sırrı yavaş yavaş çözülmeye başlar. Yıllar önce geldiği bu kumsalda, gölgelerinin birbirine karıştığı ilk aşkının izini bulacak ve onun peşine takılacaktır.
Belki de, bir sandığın içine sakladıkları o uçurtmayı yerinden çıkarmanın zamanı gelmiştir artık...
Gölge Hırsızı, ardımızda bırakamadığımız anları, anıları ve aşkları anlatıyor.
Yani peşimize takılan, kurtulamadığımız gölgeleri...

***


Marc Levy ile Keşke Gerçek Olsa adlı kitabıyla tanıştım. Devamını Keşke Gerçek Olsa'nın devamı olan Sizi Tekrar Görmek ile getirdim. Marc Levy'i neden sevdiklerini artık biliyorum.
Yazarın böyle çok narin, elegant ve samimi ortamda hissettiren bir dili var. Bu da kitaplarını gözümde farklı kılan bir özellik.
Kitabı alırken beklentim yüksekti, fakat okumaya başladığımda beklentim biraz düştü. Kurgunun beklediğim gibi olmadığını düşünerek üzülmüştüm. Okumaya devam ettiğimde ise "İşte Marc Levy be, budur!" moduna geçtim.
Keşke Gerçek Olsa'da olan birkaç karakterin bu kitapta olması beni mutlu etti. O tanıdığım havayı tekrar anımsamak güzeldi. (Bu iki kitaptaki olaylar birbirinden bağımsızdır.)
Sevdiğim, güldüğüm hatta öhömbelkideağladığımöhöm bir kitap oldu.

"Uçurtma ile 'Seni Özledim' yazabilen bir kadını unutmanız asla mümkün değildir."

Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!

Verdiğim Puan: 5/5

Özgün Adı: Le Voleur Dombres
Yazar: Marc Levy
Yayınevi: Can Yayınları
Çeviren: Ayça Sezen
Sayfa Sayısı: 216

14 Aralık 2017 Perşembe

Zehr-i Bal (Zehr-i Bal Serisi #1) - Kitap Yorumu


***

Aşk... Tarih... Polisiye...
1870 yılında başlayan çarpıcı ve sürükleyici bir aşk hikâyesi...
Dönemin Üsküdar Kadısı Rauf Efendi’nin güzeller güzeli biricik kızı Gülpare ile ailesini çocuk yaşta kaybetmiş, bıçkın bir delikanlı olan Kalaycı Hamza’nın yolları bir adakla kesişir. Aşkın zehri ilk görüşte onları sararken hesaba katmadıkları bir şeyler vardır: Sultan karşıtı bir isyan, gizli bir aşk ve acı kayıplar.
Sultan’a sadakatiyle bilindiği için başı belada olan Rauf Efendi’nin hayatını şans eseri kurtaran Hamza da artık topun ağzındadır. Kadı’nın gözüne girmeyi başaran Hamza, yanına aldığı yeni dostu Rıfkı, Gazi Berber Selim ve Turşucu Bekir ile bu olayı gün ışığına çıkarmaya çalışacak ve Kor Cevat ile adamlarını alaşağı etmek için savaş verecektir.
Bir yanda yüreğini kuşatan Gülpare’nin aşkı; diğer yanda ortasında kaldığı bir isyan...
Ancak kader zaten en başından yazılmıştır.
Dönemin ruhunu hissettiren romana özel albümüyle, Sezgin Irmak’ın kaleminden bir üçlemenin ilk romanı;
Zehr-i Bal…

***

Popüler olmayan kitapları keşfetmeye bayılıyorum. Özellikle popüler olmayan bir kitap keşfettiğimde ve o kitabı sevdiğimde dünyalar benim oluyor, sanki büyük bir hazineyi ilk ben bulmuşum gibi hissediyorum. İşte bu kitap da benim için büyük bir hazineydi.
Üç kitaplık bir serinin ilk kitabı olan Zehr-i Bal'ı okurken mest oldum, etrafta sırıtarak dolaştım desem sanırım yeridir.
(Sevdiğiniz bir kitabın ya da sevmediğiniz bir kitabın yorumunu yazmak çok zor değil mi? Objektif olmak gerçekten zor olabiliyor.)
Tamam, buldum. Maddeleyerek anlatırsam sanırım işim daha kolay olur.

Neden sevdim?
1.) Romanlarda genel olarak insanlar birbirlerinden hoşlanır ve konuşmaya başlayarak temas kurarlar değil mi? Ya da bunun tam tersi olur. Yani tanıştıktan sonra çok geçmeden bir şekilde tensel temas kurarlar. (Umarım ne demek istediğimi anlatabilmişimdir.) Bu romanda öyle değildi. O sevgi saf biçimdeydi ve karakterler birbirleriyle pek temas kurmasalar bile o sevgiyi hissetmeyi sevdim. Belki de genel olarak ilk anlattığım şekilde kitaplarla karşılaştığım için bıkmış olabilirim ve bu sevincim de istediğim gibi bir kitapla sonunda tanışmamdan ötürü gelişmiş olabilir. Çok uzattım, sonraki maddeye geçiyorum. 
2.) Az da olsa Osmanlı ruhunu hissedebilmek ayrı bir güzeldi. O dönemlerde yaşamayı o kadar isterdim ki! Fakat bu kitap kurgusal bir roman olduğu için bilgi kaynağı olarak görmek yanlış kaçar, bunu da belirtmem gerekir diye düşünüyorum.
3.) Kitaptaki aksiyon da aşk da yeterliydi.
4.) Kitabı açınca tasarımında yapılan renklendirme sayesinde insanın içi cıvıl cıvıl oluyor.

Neden hoşuma gitmedi?
1.) Öncelikle beni yadırgamayın, bunlar benim şahsi fikirlerim. Ve kitabı okutmadan bunu maddeyi nasıl anlatabileceğim hakkında bir fikrim yok. Çok düşündüm nasıl düzgünce ifade edebilirim diye. En iyisi bir yerlerden başlamak. Şimdi, kızımız dini önemseyen bir ailede ve babası kadı. Durum böyleyken kendisinin aşkına haram karıştırmasını pek etik bulmadım. En azından bu konuda biraz pişmanlık dile getirmesini beklerdim. Çünkü Osmanlı Dönemi'nde yaşayan bir insansa, bilmiyorum, buna dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum. Aslında bu madde çok açık uçlu bir madde. Neden öyle olduğu veya olmadığı açıkladıkça açıklanabilir. O yüzden gözüme batan kısmı ufacıcık dile getirdim ve daha fazla uzatmadan kesiyorum.
2.) Dediğim gibi kurgusal roman olduğu için bilgi kaynağı olarak göremeyiz. Kitaptaki insan ismi ve olay gerçek hayatta varolduğu için bu çelişki biraz beni rahatsız etti. Belki tamamen uydurma isimlerle yazılmış olsaydı bu kadar gözüme batmazdı.
Sonuç olarak bu kitabı üç arkadaşım aynı anda okuyor ve ben onlardan önce okuyup bitirmiş olmanın üzüntüsünü yaşıyorum... Aynı anda kitabı okuyup kitabın sebep olduğu duyguyu taze taze paylaşmak daha güzel, değil mi?
Serinin ikinci ve üçüncü kitabını da aldım ve başlamak için sabırsızlanıyorum.
Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!

Verdiğim puan: 4,5/5

Yazar: Sezgin Irmak
Yayınevi: Portakal Kitap 
Sayfa Sayısı: 304
Serinin Kitapları:
1.) Zehr-i Bal
2.) Mühr-ü Kalp
3.) Sırr-ı Sevda

5 Aralık 2017 Salı

Nezaket Ve Zarafet İçin Mahremiyet Eğitimi - Kitap Yorumu


***

" Mahremiyet eğitimi, çocuğun duygularını denetlemek değil; ona kendi duygularını denetleyebilecek yeteneği kazandırmaktır. " 

***

Bugün, kurgusal romanlardan ziyade bir eğitim kitabı yorumu paylaşıyorum. Hayır, durun! Eğitim kitabı, dedim ama bu öyle akademik bilgiler içeren ansiklopedik bir kitap değil. Gayet akıcı, bilgilendirici ve içinde örneklerin de bulunduğu güzel bir kitap.
Özellikle çağımızın iğrenç düşünceli insanlarından korumak adına genel olarak küçük yaştaki evlatlarımıza ve kardeşlerimize kendi bedenlerinin bilincine nasıl varabileceklerini ve kendi özel alanlarını nasıl oluşturmasına yardımcı olabileceğimizi okuyoruz. Davranışlarımızdaki ufak tefek hatalar ile işlerin nasıl çığrından çıkabileceğini, çok masum görünen olayın bile travmatik etkiyle sonuçlanabileceğini yaşanmış olaylar ile okuma fırsatı yakalıyoruz.
Gerçekten müthiş bir kitaptı. Birden fazla post-it yapıştırdım. (Evet, yeni post-it aldım. :D) Ne güzel oldu bu kitaba rastlamam.
Yorumumun sonuna yaklaşırken sadece ebeveynlerin değil; çevresinde çocuk bulunan herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşündüğümü de belirtmek istiyorum.
Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!
Behlül kaçar.
Verdiğim puan: 5/5

Yazar: Pedagog Adem Güneş
Yayınevi: Timaş Yayınları
Sayfa Sayısı: 192

24 Kasım 2017 Cuma

Son Nefes Havaya Karışmadan - Kitap Yorumu


***

Otuz altı yaşında başarılı bir beyin cerrahı olarak yıllarını verdiği yüksek tıp ihtisasını tamamlayıp tam emeklerinin karşılığını almak üzereyken, dördüncü evre akciğer kanseri olduğunu öğrenen Paul Kalanithi, kendini bir anda ölümle yüz yüze bulmuştu. Düne kadar ölümcül hastalıkları tedavi eden bir hekimken, bugün hasta yatağında yaşam mücadelesi veren kendisiydi. Karısıyla hayalini kurdukları ve ulaşmaya çok yaklaştıkları gelecek bir anda buharlaşıvermişti.
Paul, herkesin bir başına yüzleştiği ve hiç kimsenin muaf olmadığı o en büyük eşitleyiciye birinci elden tanıklık etmek üzereydi. "Yaşayan her şey ölmeye mahkûmken, hayatı anlamlı kılan nedir?" Hayatı boyunca bu soruya kafa yoran Paul Kalanithi, yazdığı ilk ve son kitapta, insan hayatını ölüm ve yok oluş karşısında bile anlamlı kılan şeyin ne olduğunu sorgularken, her ikisini de bizzat tecrübe etmiş yetenekli bir yazarın gözünden doktor-hasta ilişkisine ışık tutuyor.

***

Kitabı bitirmemin üzerinden yaklaşık iki ay geçmiş olmalı, fakat hâlâ kitabın bana hissettirdiği duygular taze.
Evet, kitap bir kurgu ile yazılmamış; yazarın kendi hayatını kaleme aldığı bir eser. Yazarımız aslında sonunu tamamlayamadığı kendi hikâyesini yazıyor. Sonunu ise yol arkadaşı, eşi tamamlıyor. Bunu bilmek de insanın biraz içini burkuyor doğrusu.
En zor alanlardan biri olan nöroloji üzerine doktorluk eğitimini devam ettiren Paul, hastalarını tedavi ederken gün geliyor ve kendisini hasta konumunda buluyor. Tedavide kullandığı cihazlara doktor olarak değil, artık hasta gözüyle bakmaya başlıyor. Biz de bu süreçte kendi duygularını, yaşadıklarını, eşiyle olan ilişkisini vs. okuyoruz.
Doktorların anılarını dinlemeyi veya okumayı seviyorum, nitekim bu kitabı da biraz bu yönden sevmiş olabilirim. Yazar, doktorluk anılarına da yer veriyordu. Yalnız şunu da söylemeliyim ki bir ara felsefeye doğru kayıyorduk, orada sıkıldım; yalan yok. Bunun dışında güzeldi.
Arkadaşlar, ölümün nerede ve ne zaman geleceği belli olmaz. Bu kitabı okuyunca biraz daha iyi kavradım bu durumu.
Ailenizin kıymetini bilin, sevdiklerinize sarılın.
Gurur iyi bir şey değil.
Ah, duygulandım. 
Yeter, yeter...
Yorumu burada sonlandırıyorum.
Ha, unutmadan bir şey daha;
Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!

Verdiğim puan: 5/5

Özgün Adı: When Breath Becomes Air
Yazar: Paul Kalanithi
Yayınevi: Altın Kitaplar
Çeviren: Berna Gülpınar
Sayfa Sayısı: 200

18 Kasım 2017 Cumartesi

Yörünge - Kitap Yorumu


***

Emma Watson, başarılı bir doktor ve aynı zamanda bir astronot. Boşanmak üzere olduğu eşi Jack McCallum ise eşi gibi, bir doktor ve eski NASA astronotu. Uzay İstasyonu'nda astronotlar belirli sürelerde dönüşümlü olarak çalışırlar. İstasyon'daki astronot Bill Haning'in eşi Debbie kaza geçirince Bill'in Dünya'ya geri dönmesinde karar kılınır. Yerine de içinde Emma'nın bulunduğu bir ekip İstasyon'a gönderilir. İstasyon'da farelerle ilgilenen Kenichi'nin ölü fare bulmasıyla işler biraz ilginçleşir ve macera başlar.

***

Bum, bum, bum. İlk defa Tess'in bir romanını okumuş biri olarak söylüyorum ki kitap ef-sa-ney-di.
Yazarın kalemine hayran kaldım. Cinayet konulu bir roman değildi, daha çok bilim kurgu türünde bir romandı. Ve verdiği tıbbi bilgilerle de aynı zamanda bilgilendirici bir kitaptı. Ayrıca içinde sevgi de vardı ve +18 olaylar yoktu.
Kurgusu oldukça iyiydi. Dili akıcıydı. Çevirisi güzeldi. Favorilerim arasına girmeyi başardı.
Daha önce Tess'i neden okumayıp ertelettiğim hakkında hiçbir fikrim yok. Ama diğer kitaplarını da keşfedeceğim, inşAllah.
     Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!

Verdiğim puan: 5/5

Özgün Adı: Gravity
Yazar: Tess Gerritsen
Yayınevi: Martı Yayınları
Çeviren: Cumhur Mısırlıoğlu
Sayfa Sayısı: 512

15 Kasım 2017 Çarşamba

Genler Unutmaz - Kitap Yorumu


***

Geleneksel anlayışa göre, genetik kaderimiz henüz doğmadan önce yazılmıştır. Fakat Dr. Moalem’in çığır açan kitabı, insan genomunun dokuzuncu sınıftaki biyoloji öğretmeninizin hayal edemeyeceği kadar akışkan ve büyüleyici olduğunu gösteriyor. Dr. Moalem, bizi birbirinden eşsiz ve anlaşılması güç hastalarının başucuna götürerek, nadir genetik hastalıkların beden ve ruh sağlığımız hakkında neler öğretebileceğini ustalıkla sergiliyor.

***

Genlerimiz sizce yaradılışta varolup değişmeden varlığını sürdürüyor mudur?
Hayır!
Genlerimiz sürekli değişim içindedir. Düşüncelerimizle bile genlerimize yön verebiliriz.
Kitap ilk sayfasından ilgimi çekmeyi başardı. Tamam, belki başlarda bölüm aralarında araya başka kitap sıkıştırıp okuduğum da oluyordu. Ama bu tamamen benimle ilgili bir problem. Her zaman kitaba kendimi verecek kadar boş olmuyordum. Bu kitabı gerçekten anlayarak okumak istiyordum.
Doktor Sharon'ın anılarını ve anlattıklarını okurken keyif aldım. Dolu dolu bir kitap. Ve bana çok şey kattı. Ufkumu genişletti.
Hani deriz ya "Dizi izlemek gibiydi kitabı okumak,". Aynen böyle, kitabı okumuyordum da sanki bana anlatıyormuş gibi hissediyordum. Bitmesini istemedim.
Terimler bazen okumanızı yavaşlatabilir belki. Ama genlere ilginiz varsa bence gerçekten kaçırmamanız gereken bir kitap.
Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!

Verdiğim puan: 5/5

Özgün Adı: How Our Genes Change Our Lives - and Our Lives Change Our Genes
Yazar: Dr. Sharon Moalem
Yayınevi: NTV Yayınları
Çeviren: Ezgi Başer
Sayfa Sayısı: 256

10 Kasım 2017 Cuma

Sizi Tekrar Görmek (ET SI C'ÉTAIT VRAI #2 ) - Kitap Yorumu


***

 Başarılı mimar Arthur ile idealist doktor Lauren’ın aşkları kaldığı yerden devam ediyor;
hayalle gerçek arasında gidip gelen yaşamları yine San Francisco’da kesişiyor.
Gücünden hiçbir şey yitirmeyen aşkları bu kez de beklenmedik engellerle karşı karşıya.
Yaşam size ikinci bir şans tanısaydı, bunu sonuna kadar kullanmak için tüm tehlikeleri göze alır mıydınız?

***
Ta ta ta taaaam.
İlk kitabı bitirince gidip Sizi Tekrar Görmek'i aldım. Gözlerimden kalpler çıkıyordu. İstanbul Tüyap Kitap Fuarı'dan aldım aslında. Almasam internet alışverişime erteletecektim ve erteletmek istemiyordum. Çünkü kitabın havasını sevdim. O narin havayı sanırım özleyeceğim...
Arthur ile Paul'un dostluğunu, Lauren'ın doktorluk maceralarını, kitaptaki mizahi tavırları...
Bu kitap 2005 yılında yayımlanmış. Merak ediyorum aslında, neden ilk kitap ile bu kitap arasında 6 koca yıl var... ve bir de devamı gelecek mi? Aslında devamı olsa güzel olurdu. Çünkü biraz tadı damağımda kaldı. Bir gün bile olmadan bitti de zaten :(
Tamam, biraz geriye sarayım.
Eğer ilk kitabı bitirdiyseniz ve eğer benim gibi umutsuz bir romantikseniz -açık konuşacağım- bu kitapta Lauren ile Arthur'un birbirini bulmasını büyük bir ilgiyle bekliyorsunuzdur.
Ben beklemedim mi?
Bekledim.
Rüzgara kapılıp giden balonun ardından geri dönmesini içtenlikle umut eden bir çocuk gibi bekledim.
Ama sonuç olarak biraz dudak büktüm :(
Bence bunu bilerek kitabı okuyorsanız okuyun. Çünkü ben kitabı resmen artık Lauren gerçeği öğrensin diye kendimi yiye yiye okudum. Fakat bu durumu bildiğinize göre sakin sakin, tadını çıkara çıkara okuyabilirsiniz artık.
Marc Levy, lütfen devamını da getir. *-*
Eğlendiğim, hüzünlendiğim ve özellikle şaşırarak okuduğum yerler oldu. Gerçekten ŞAŞIRDIĞIMIN altını çizmek istiyorum. Hiç beklemezdim yaaa.
Gerçekten beklemezdim.
Gerçekten.Gerçekten. Gerçekten. Gerçekten.
Güzel bir maceraydı benim için.
Marc Levy, çıkarırsın; değil mi? *-*

Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler! :)

Verdiğim puan: 5/5

Özgün Adı: Vous Revoir
Yazar: Marc Levy
Yayınevi: Can Yayınları
Çeviren: Ayça Sezen
Sayfa Sayısı: 272

Serinin Kitapları:
1.) Keşke Gerçek Olsa
2.) Sizi Tekrar Görmek

Keşke Gerçek Olsa ( ET SI C'ÉTAIT VRAI #1 ) - Kitap Yorumu


Daha önce Marc Levy'nin kaleminden eserler okuduysanız bu kitabın az çok nasıl olacağını biliyorsunuzdur. Fakat benim gibi Marc Levy'nin kalemiyle ilk defa tanıştıysanız sıkı durun, çünkü dalışa geçiyoruz!
Tabii ki önce kitabın konusuyla başlayalım.

***

İşten eve yorgun döndüğünüz bir gün, banyo dolabınızın içinde bir kadın bulsanız ne yapardınız?
Hele bu kadını sizden başka kimse görüp sesini duyamıyorsa?
Genç ve güzel bir doktor olan Lauren, bir trafik kazası sonucu bitkisel yaşama girer ve çalıştığı hastaneye getirilir. Lauren'in bedeni hastanenin yoğun bakım odasında yatarken ruhu özgürce dolaşmaya başlar. Lauren'in ruhunun en önce gittiği yer elbette yıllarca oturmuş olduğu, ama bitkisel yaşama girdikten sonra genç Amerikalı mimar Arthur'a kiralanmış olan apartman dairesidir.
Ayrılmaz ikili gibi birlikte yaşamaya başlayan Lauren ile inanılmaz olana inanan Arthur'un arasında duygusal bir yakınlaşma olması kaçınılmazdır. Öte yandan Lauren'in görünmez bedeniyle katıldığı bu birliktelik, genç adamın başını derde sokmakta gecikmeyecektir.

***

Yazarın kendiliğinden eserine verdiği bir tat mıdır, yoksa Fransız Edebiyatı'nda bulunmasının verdiği genel hava mıdır; bilmiyorum. Ama kitapta narin ve tatlı bir anlatım vardı. Bu oldukça hoşuma gitti.
Hiç çalışmam gereken dersler yokmuşçasına vize haftamda başlamıştım bu kitaba. Tahmin edilebileceği üzere elimden bırakamadım.
Gerekçelerim var!
1.) Kitapta güldüğüm çok yer oldu.
2.) Karakterler arası bağı çok beğendim.
3.) Merak ettim.
4.) Su gibi akıyor, ya hu!
5.) Vize haftasındaki sınav sıkıntısı sıkmıştı.
Yazarın da ilk kitabı olduğunu duydum. 1999 yılında yayımlanmış. Bu da biraz ilgiyi arttırıyor doğrusu. Çünkü günümüz kurgularından ve dünyalarından ne farkı olabilir diye ister istemez geçmiş eserlere merak duyabiliyoruz.
Bu kitaptan uyarlanan bir film de yapılmış. Cennet Gibi adında 2005 yapımı bir film. Doğrusunu söylemek gerekirse izlemedim. Kitabı okumayı yeğledim.
Kitabın sonunda da ağzımın açık kaldığını söylemeliyim, aslında bu kadar övmeye şaşırılacak bir sonuç değil. Değil mi? :D
Objektif değerlendirmem gerekirse sevmediğim birkaç yeri de dile getirmem gerekir: Bazı karakterlerin ilk başlarda olan o şakacı tavrının devam etmesini dilerdim. Gerçi sonra toparlanıyor bu mesele. (2. kitabı da okuduğum için rahatlıkla söylüyorum bunu.)
Daha söyleyebileceğim bir şey kalmadı sanırım. Aşağıya kitapla ilgili birkaç bilgiyi karalayıp ikinci kitabın yorumunu gireyim bari.
Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler! :)

Verdiğim puan: 5/5

Özgün Adı: Et Si C'était Vrai
Yazar: Marc Levy
Yayınevi: Can Yayınları
Çeviren: Saadet Özen
Sayfa Sayısı: 208

Serinin Kitapları:
1.) Keşke Gerçek Olsa
2.) Sizi Tekrar Görmek

18 Eylül 2017 Pazartesi

Asla Asla (Never Never #1) - Kitap Yorumu


***

Uyandığınızı hayal edin.
Bir odadasınız.
Oraya nasıl geldiniz?
Etrafınızda tanımadığınız kişiler var.
Peki, onlar kim?
Daha da önemlisi siz kimsiniz?
Charlie'nin başına gelen tam olarak buydu.

***

Never Never üçlemesinin ilk kitabının yorumuyla geldim.
İngilizce olarak okudum ben. Ağır bir İngilizcesi yoktu. Birazcıcık kelime haznesiyle rahatça akıp gidebileceğini düşünüyorum. Haliyle akıcı bir kitaptı. (Türkçe çevirisi de bulunuyor.)
Colleen'in yazım tarzını seviyorum. Dili, kiraz çiçekleri kadar güzel ve zarif. O kadar zarif ki oturup şiir yazabilirim. O kadar seviyorum. Bu kitapta da o zarifliği hissedebildiğim için aşırı mutluyum.
Tarryn Fisher'dan hiç kitap okumadım. Fakat çarpıcı sonlar yazdığına dair bir şeyler duymuştum. Bu kısma sonradan değineceğim.
Charlie, sınıfta uyandığında çoğu şey aklından siliniyor: adı, kim olduğu, arkadaşları, Silas...
Silas'ın da Charlie'den az kalır yanı yok. Etraflarındaki insanların sözleriyle bir şekilde birbirlerini buluyorlar ve olay böyle gelişmeye başlıyor.
Kurgu hakkında fazla bir yorum yapamıyorum. Çünkü bu ilk kitapta fazla bir ilerleme olmuyor. Karakterlerin kim olduklarını, etrafındaki olayları, aile yapılarını çözmeye çalışıyoruz. Onlarla beraber keşif yapmaktan gerçekten çok hoşlandım. Neyin ne olduğunu bilmeden ister istemez neredeyse herkese kaktüsmüş gibi yaklaşma dürtüsü oluştu bende.
Ortada bir gizem var ve o gizemi açıklığa kavuşturmaya çalışırken (ya da kavuşturamazken) biraz çıldırdım.
Güldüğüm yerler oldu, "Yaaaaaaa..." deyip içten içe kiraz yapraklarının üzerime üzerime döküldüğü yerler oldu. Bayağı saçma gelen yerler de oldu. (Spoiler vermiyorum.)
Tam sıkılıp düşük puan vermeyi düşünüyorken sona yaklaştım ve ah, o son! Heyecandan yerimde oturamadım, tüylerim ürperdi ve tam yerinde bitti :(
İkinci kitaba başlamak için sabırsızlanıyorum. Pdf olarak okuduğum için hüzünlüyüm aslında. Bu serinin bende elle tutulur cinsten kitabının olmasını istiyorum.

(Alıntı çevirileri bana aittir.)

1.)
“I can remember what jellyfish look like, but I have no idea what I’ll find when I look at myself in the mirror?”
.
.
"Denizanalarının neye benzediğini hatırlıyorum ama nasıl oluyor da aynaya bakacağım zaman ne bulacağım hakkında bir fikrim olmuyor?"


2.)
When I look at the screen, I read the contact.
"Charlie baby"
I guess that answers my question. She must also have a nickname for me. I swipe answer and bring the phone to my ear. “Hey, Charlie baby.”
She laughs, and it comes at me twice. Once through my phone and again from the seat next to me.
“I’m afraid we might have been a pretty cheesy couple, Silas baby,” she says.
“Seems like it.”
.
.
Ekrana baktığımda yazan ismi okudum.
'Bebeğim Charlie'
Bu, sorumu cevaplıyor sanırım.
Benim için de takma isim koymuş olmalıydı. Aramaya yanıt verdim ve telefonu kulağıma yaklaştırdım. "Selam, Bebeğim Charlie."
Güldü, ve ben bu gülüşü iki kez işittim. İlkini telefonumdan, sonrakini yanımdaki koltuktan.
"Korkarım ki oldukça sevimsiz bir çift olmuş olabiliriz, Bebeğim Silas," dedi.
"Öyle görünüyor."



Verdiğim puan: 4,5/5

Serinin Kitapları:
1.) Never Never (Never Never, 1)
2.) Never Never: Part Two (Never Never, 2)
3.) Never Never: Part Three (Never Never, 3)

31 Ağustos 2017 Perşembe

Dimple ve Rishi Tanışınca - Kitap Yorumu


***

Dimple Shah, normal kızlar gibi makyaj yapmaktan hoşlanmayan ve erkekleri etkilemek gibi bir derdi olmayan liseyi yeni bitirmiş bir kız.
O, tutkulu olduğu işinde yani web tasarımcılığında gelişmek istiyordu; İ.H.K.'yi bulmak değil...
İ.H.K.?
İdeal Hintli Koca....
Ailesinin İ.H.K.'yi (İdeal Hintli Koca) bulma sevdasından vazgeçmesi için dünden razıydı. Belki web tasarımcıları için muhteşem bir fırsat olan Insomnia Yaz Okulu, Dimple için bir kaçış yolu olabilirdi...
Rishi Patel.
Geleneklerin gücüne inanan umutsuz bir romantik.
Ailesinin gösterdiği kız ile tanışmak ve gönlünü kazanmak için altı haftasını yaz okulunda geçirmeye ringe çıkacak bir boksör gibi çoktan hazır.
O, görücü usulü bir evlilik yapmak istiyor.
Acaba Dimple da aynı şeyi mi düşünüyor?

***

Namaste, arkadaşlar. "Hintli" deyince benim gibi sizin de ilginizi geçti, değil mi? Daha önce Bollywood havasında bir kitap okumamıştım. İlk olacağı için heyecanlıydım ve beklentim yüksekti. Hemen, genç yetişkin türünde olan bu kitabın yorumuna geçelim.
Hani olur ya, samimi biriyle karşılaşınca kendinizi yabancı hissetmezsiniz ve biraz daha rahat olursunuz. Bu kitap da öyle samimi biriydi. Yazarın kullandığı dil, edebi dilden ziyade hafiften sokak dilindeydi. E bu da haliyle kitabın dünyasına alışmamı kolaylaştırdı.
Karakterimiz Dimple, biraz dikbaşlı bir kız. "Kariyer mi, aşk mı?" sorusuna gözü kapalı "Kariyer." cevabını verebilecek bir kız. Rishi ise oldukça mülayim, nazik ve romantik bir insan. Haliyle bu ikilinin karşılaşması Rishi'nin düşüneceği cinsten olmayacaktır.
Dimple, başta sevdiğim bir karakter oldu. Sonradan ne kadar kızsam da sinirlensem de bazı ani çıkışlarıyla beni güldürmeyi başardı. Rishi ise sahip olduğu o naif ruhuyla bende ayrı bir etki bıraktı.
Kitap, ortalarına kadar çok hoştu. Beğenmiştim. Fakat ortalarından sonra pek istediğim gibi ilerlemedi.
Şimdi gelelim nedenine...
Dimple'ın erkekler konusundaki kesin kararlılığının Rishi ile tanıştıktan sonra böyle kolayca erimesi bana samimiyetsizce geldi. Rishi de birden şehvet düşkünü biri haline geldi. Bu durum da haliyle karakterlerden soğuttu beni.
Dürüstçe belirtmeliyim ki (biraz spoiler olacak ama...) Rishi'nin erkek kardeşi ile Dimple'ın oda arkadaşının arasındaki bağ da bana biraz samimiyetsizce geldi.
Kitap eğlenceli ve hoş ilerlerken işin içine cinselliğin de katılması beni biraz soğuttu. Bu olmadan da kitap güzelce devam edebilirdi, bence. (Kitapta cinsellik açıkça yazılmamıştı. Fakat ilişki, belirtiliyordu.)
Bunun dışında karakterler arasında Hintçe konuşmaların geçmesi ve bu kültüre ait ögelere yer verilmesi hoşuma gitti.
434 sayfalık (Teşekkür kısmıyla beraber 436) sayfalık bir kitaptı, fakat su gibi akıp gidiyordu. Kullanılan puntonun büyük olması da katkı sağlıyordu.
Saydığım olumsuzluklar dışında gayet eğlenerek okuduğum hoş bir kitaptı.
Çevirisi, kitabın sayfa kalitesi de güzeldi.

Şuracığa hoşuma giden bir alıntıyı iliştireyim:

"Ne yapacağımızı biliyorum: Bollywood dansı."
Rishi ona bakakaldı. "Ne? Bir sürü yabancının karşısında sahneye çıkıp dans etmek mi istiyorsun sen?"
"Biliyorum, hiç benim tarzım değil ama şuna bir baksana." Dimple bilgisayarında bir dosya açtı. "On yıl önce Insomnia Yaz Okulu ilk açıldığından bu yana yetenek yarışmasını kazananların neler yaptığına baktım. Şuna bak... 2007: Dans; 2008: Dans; 2009 ve 2010? Dans. 2011'de şarkı söyleyen bir çift kazanmış. 2012'de yine dans. 2013'te bir çift sihirbazlık şovu yapmış. 2014 dans, 2015 ve 2016 ise şarkı söyleyenlerin kazandığı yıllar olmuş. Bu ne demek biliyor musun?"
"Insomnia Yaz Okulu konusunda takıntılı olduğun doğruymuş demek?!"
Dimple, Rishi'nin koluna vurdu. "Hayır ya..."

Verdiğim puan: 4/5

Özgün Adı: When Dimple Met Rishi
Yazar: Sandhya Menon
Yayınevi: Misis Kitap
Çeviren: Pınar Çelebi
Sayfa Sayısı: 436

12 Ağustos 2017 Cumartesi

3:59 - Kitap Yorumu


***

2 beden.
2 yaşam.
2 dünya.
2 isim.
3:59 ve 1 ayna.
Durun durun... Baştan alayım...
Josephine Byrne: aynı yaşta, aynı lisede ve aynı yılda yaşayan neredeyse aynı görünüşteki farklı dünyaların 2 kızı.
Biri namıdiğer adıyla Jo, diğeri namıdiğer adıyla Josie.
Josie'nin hayatında işler pek istediği gibi değildir: annesinin ve babasının arası iyi değildir, erkek arkadaşı Nick ile bozuşmuştur.
Jo'nun hayatı ise Josie'ye göre daha güzel gibidir. Çünkü Jo'nun anne ve babası birliktedir, Nick ile bozuşmamıştır ve popülerdir.
Peki, bu 2 kız saat 3:59'da bir aynada birbirini görürse ve 24 saatliğine yer değiştirmek isterse ne olur?

***
Bilimkurgu, macera, gerilim ve aşk karışımı bu kitabın yorumuyla ben geldim.
Bayağı büyük beklentiyle başladım kitaba.
İlk sayfasını okumaya başladığım anda gerilim dolu bir atmosferin içine girdim. Ve uzun süre de çıkamadım, kitaptan o kadar etkilendim yani. Yazar o atmosferi hissettiriyordu.
Hatta böyle bir süre durup düşündüm falan, neyse.
Yukarıda da dediğim gibi Jo ve Josie aynada birbirlerini görüyorlar ve 24 saatliğine yer değiştiriyorlar. Fakat, olaylar bu kadar basit değil. Neler neler oluyor, neler neler dönüyor...
Kitap akıcıydı ve sürükleyiciydi, çevirisi de güzeldi. Elimden bırakamadım. Karakterleri de sevdim.
Fakat kitap bittiğinde bazı karakterlere neler olduğunu aşırı merak ettim ve bazı olayları da öyle. Yarım kalmışım gibi hissediyorum... (Üzülerek buradan birazcıcık puan kıracağımı belirtmeliyim.)
Kurguyu ve yazarın kalemini genel olarak beğendim.
Sonunu az çok tahmin etmiştim ama tam beklediğim gibi olmadı. Ters köşe yaptılar bana, Melahaaaaattt.

Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!

Verdiğim puan: 4,5/5

Özgün Adı: 3:59
Yazar: Gretchen McNeil
Yayınevi: Pegasus
Çeviren: Melishan Devrim
Sayfa Sayısı: 352

Yıldız Gemisi (Starflight Serisi #1) - Kitap Yorumu


***

Solara Brooks, işlediği suçun dövmelerini taşıyan ve bu sebeple eldivenle gezen kimsesizler evinde büyümüş bir kızdır.
Rahibeler tarafından büyütülen Solara, tamircilik yeteneğine dayanarak Dış Diyar'a gitmek için kendine bilet ayarlaması karşılığında hizmetini yapacağı bir yolcu aramaktadır.
Umudunun tükendiği yerde karşısına sevgilisiyle beraber galaksinin en büyük yakıt şirketinin varisi, üniversite futbol takımının yıldızı ve Solara'nın zamanında kolunu kırdığı Doran Spaulding çıkar.
Doran Spaulding. Kardeşi öldükten sonra ailenin kalan tek çocuğu. Babasının bir tanesi. Obsidiyen Sahilleri'ne gitmek için uzay jetine ilerleyen Bay Spaulding.
Doran bir süre sonra olayların tersine döneceğini bilmeden hizmetkârı olarak Solara'yı tutar.
Sonrasında da Solara başına gelen bir olay yüzünden hizmetkârı Doran ile Banshee adlı uzay gemisine biner ve her biri farklı birer hikayeye sahip mürettebatla maceralı bir yolculuğa adım atmış olur.

***

Bayanlar ve baylar. Sevgili Melissa Landers'ın çevrilen serisinin ilk kitabı Yıldız Gemisi'nin yorumuna başlayalım.
 Öncelikle söylemeliyim ki Melissa Landers'ın nükteli yazım tarzını çok seviyorum. En son ne zaman keyifle güldüğümü düşündürtüyor bana.
Kitabı okurken kimin dost kimin düşman olduğunu ayıramıyorsunuz. Kardeş dediğiniz insan bile sizi bir an karşısına alabiliyor. (Spoiler vermiyorum, kardeşim!)
Maceralar sıra sıra geliyor ve ne yazık ki sonuçlarını tahmin edebiliyorsunuz.
Ayrıca birçok okuyucunun gözüne battığı gibi benim de bazı şeyler gözüme battı. Mesela olaylar uzayda geçmesine rağmen o uzay tadını pek alamadım.
Ve kitapta geçen bazı olaylar da yine istediğim tadı pek veremedi. Belki yaşımdan dolayı böyle geliyordur bana, bilemiyorum. 14-15 yaş civarında olsam bu kitaba bayılacağımı düşünüyorum.
Bunun dışında kitapta cinsel içerikli sahneler yoktu.
Çevirisi de güzeldi.

Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!


Verdiğim puan: 4/5

Özgün Adı: Starflight
Yazar: Melissa Landers
Yayınevi: Go! 
Çeviren: Demet Orhan
Sayfa Sayısı: 429

Serinin Diğer Kitapları:
1.) Yıldız Gemisi
2.) Yıldız Yağmuru

Akademi (Test Serisi #2) - Kitap Yorumu


***

Üniversite. Üniversite neydi? Test Aşamaları'nı atlatabilen başarılı öğrencilerin uygun bir kariyer yolu izleyebilmesi için eğitim gördükleri yer.
Test. Aşamalar. Zorluklar. Arkadan bıçaklayanlar. Bunalım. Yaşanılan onca güzel şey. Sonrası hafıza kaybı.
Üniversite'ye kolonilerden gelenler dışında merkez Tosu'dan gelecek olanlar da var. Fakat onların değerlendirilmesi biraz farklı. Her iki taraf için de geçerli olan bir şey var ki: Yanlış cevaplar cezalandırılır.
Dönen dolaplar...
Gözünü başarı bürüyenler...
Geride kalanlar...
İhanet...
Ve koyu kumral saçlı Tomas Endress....

***

Yanınıza erzaklarınızı alın, çünkü maceraya dalıyoruz.
İşlenen macera sanki gerçekte yaşanıyormuş gibi kendini hissettiriyor. Kitap öyle bir heyecanla bitti ki sanki koşu antrenmanından dönmüşüm gibi hissettirdi...
Yazarın kalemini sevdiğimi de dile getireyim. Nitekim bazı olayların biraz daha yavaş ilerlemesini isterdim ve bazı olaylara da biraz daha fazla yer verilmesini isterdim. İlk kitaba göre biraz durgundu bu kitap.
Bunun dışında ben kitabı beğendim. Seri şimdilik güzel gidiyor.
Çevirisine, kalitesine zaten lafım yok. Pegasus, bence kalitede 1 numara.
3. kitabı sabırsızlıkla bekliyorum...

Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!

Verdiğim puan: 5/5

Özgün Adı: Independent Study
Yazar: Joelle Charbonneau
Yayınevi: Pegasus
Çeviren: Tuğçe Kayıtmaz
Sayfa Sayısı: 336

Serinin Diğer Kitapları:
1.) Test
2.) Akademi
3.) Graduation Day

Test (Test Serisi #1) - Kitap Yorumu


***

Beş Göl. Birleşik Bölgeler Hükümeti'nin merkezi Tosu'ya en uzak ve en az nüfuslu koloni.
Nüfusu yaklaşık 900.
Her sene kolonilerde okul bitiminde Üniversite için başarılı öğrenciler seçilirken Beş Göl Kolonisi'nde 10 yıldır öğrenci seçilememektedir, nedeni bilinmez.
Üniversite okumak ayrıcalık olduğu kadar Test'i geçip kazanmaksa bir o kadar zordur.
10 senenin sonunda içinde Malencia Vale'in de bulunduğu 4 kişi, Üniversite'den önceki Testlere çağrılır ve katılmayanlarsa cezalandırılır.
Test, 4 aşamalıdır.
Her bir aşamada farklı yetenekler ölçülür.
Toplam 108 kişinin katıldığı Test'i psikolojik veya fiziksel zarar almadan hepsi atlatabilir mi dersiniz?

 *** 

 Lütfen, kemerlerinizi bağlayın. Zira bu kitap sizin koltuktan düşmenize sebep olabilir!
Test Serisi'nin ilk kitabı olan Test; macera, romantik ve distopya tarzı bir kitap. Uzun zamandır distopya okumamıştım ve açıkçası bu kitap ilaç gibi geldi.
 Okurken Açlık Oyunları Serisi'yle karşılaştırmaktan kendimi alamadım, benziyor da. Fakat olayların gidişatları biraz farklı.
Seçkin öğrenciler, Üniversite'ye girmeden önce Test adı verilen bir süreçten geçmek durumundalar. Test'in 4 aşaması var. Bu aşamaları geçemeyen öğrencilere yapılan ise... Şşşhh! Açıklayamam.
  Entrikaları keşfettikçe şaşırdığım ve keyif aldığım bir kitap oldu. Nitekim Test'in ilk 3 aşamasını yazarın biraz daha uzun ve detaylı yazmış olmasını isterdim.
Bunun dışında beğendiğim bir kitaptı.
Çevirisi de güzeldi.
Romantikliği ve maceracılığı da yerindeydi.

Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler! 
  

Verdiğim puan: 5/5

Özgün Adı: The Testing
Yazar: Joelle Charbonneau
Yayınevi: Pegasus
Çeviren: Tuğçe Kayıtmaz
Sayfa Sayısı: 344

Serinin Diğer Kitapları:
1.) Test
2.) Akademi
3.) Graduation Day

Elfhame Kralı Öykülerden Nefret Etmeye Nasıl Başladı (Peri Halkı #3.5) - Kitap Yorumu

*** Kedi sütü ve kibirle beslenen, çirkin bir kehanet başına bela olan bir Peri prensi o... Cardan doğumundan beri prens kâh delicesine sevi...