***
Bir Bakire…
Doğumundan itibaren yeni bir çağı başlatmak için seçilen Poppy’nin hayatı hiçbir zaman kendisine ait olmamıştı. Bakire’nin hayatı yalnız yaşanır. Asla dokunulmaz. Asla bakılmaz. Asla konuşulmaz. Asla bir zevk yaşamaz. Yükseliş gününü beklerken, tanrılar tarafından değerli bulunmaya hazırlanmaktansa muhafızlarla birlikte, ailesini elinden alan kötülüğe karşı savaşmayı tercih ederdi. Ama seçim, hiç onun olmadı.
Bir Görev...
Tüm krallığın geleceği Poppy’nin omuzlarında. Bunu istemiyor aslında. Çünkü bir Bakire’nin de kalbi var. Ve bir ruhu. Ve güçlü arzuları. Yükselişi için onu korumakla görevli, altın gözlü bir muhafız olan Hawke hayatına girdiğinde, kaderi ve görevi arzu ve istekleriyle çatışıyor. Hawke onu kızdırıp, inandığı her şeyi sorgulamasını sağlayacak ve yasaklarla onu ayartacak.
Bir Krallık…
Tanrıların terk ettiği, ölümlülerin ise korktuğu düşmüş bir krallık bir kez daha yükseliyor. Kendilerine ait olduğuna inandıkları şeyi şiddet ve intikam yoluyla geri almaya kararlılar. Lanetlilerin gölgesi yaklaştıkça, yasak olanla doğru olan arasındaki çizgi bulanıklaşıyor. Poppy, dünyasını bir arada tutan her kana bulanmış iplik çözülmeye başladığında sadece kalbini kaybetmenin ve tanrılar tarafından değersiz bulunmanın eşiğinde değil, aynı zamanda hayatı da tehlikede.
***
Henüz Lux Serisi'nin etkisinden çıkamamışken ne okusam diye düşünüyordum ve bu tercihi Jennifer'ın bir başka kitabını seçerek yapmış oldum (ehe). Bu yorumu yazarken ne kadar yerimde duramadığımı ve yavaş ve sakince yazmaya çalıştığımı belirtmek istiyorum. Odaklanmalıyım ve sırayla ilerlemeliyim (o kadar zor ki).
Öncelikle kitabın konusu hakkında ne düşündüğünüzü az çok kestirebiliyorum. Şahsen ben kitabı arkasına bakmadan aldım. Jennifer'ın alışveriş listesini bile okurum. Aldıktan sonra kitabın arkasını bir okuyayım dedim, yüzüm buruşmadı değil.
Ama DURUN!
Jennifer'ın neredeyse 15-16 kitabını okuyan biri olarak söylüyorum ki bu kitapta kesinlikle kendi yazım tarzının dışına çıkmış. Bu beni hem şaşırttı hem de mutlu etti (bir yazarın kitaplarını okuya okuya kitaplardaki süreçleri keşfetmek çok duygulandırıcı benim için :') ).
Bu kitabın konusu MUAZZAM! Arka kapağa çok da takılmayın. Karakterler de kurgu da o kadar iyi ki! Evet, ilk ortalama 200 sayfada yer yer çok sıkıldım. Konusu pek etkileyici gelmedi ve anlamakta zorlandığım yerler oldu, hatta diyordum ki beğenenler nereyi beğenmiş olabilir ki? Ama o sonrası... AĞZIM AÇIK OKUDUM! Şok oldum! 680 sayfa olması kesinlikle göz korkutmasın, keşke daha fazla olsaydı diyorum...
ARKADAŞLAR, ÇOK BEĞENDİM!
Spoiler vermeden nasıl toparlayacağımı düşünüyorum ve çok zorlanıyorum :')
ama Casteel...
TAMAM SUSTUM!
Yer yer Lux Serisi'nden esintiler aldım (konu olarak değil), 2-3 yerde o seriyi hatırlatacak minik parçalar buldum ve bu beni çok duygulandırdı ve mutlu etti. Okuduğum seriler arasında Küller ve Kor'a benzettim dünyasını. Gözüm Sarah J. Maas'ın kitaplarına da takılıyor, henüz okumadım fakat onlara benzer olabileceği konusunda da şüphelerim var. Beni aydınlatırsanız sevinirim :)
Bunun dışında içerdiği şiddet sahneleri ve +18 olaylar dolayısıyla küçük yaştaki dostlarımın biraz beklemeleri gerektiğini düşünüyorum.
Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!
Verdiğim puan: 5/5
Özgün Adı: From Blood and Ash
Yazar: Jennifer L. Armentrout
Yayınevi: Dex
Çeviren: Arif Dursun
Sayfa Sayısı: 680
Serinin Kitapları:
1.) Kan ve Külden
2.) Ten ve Ateş Krallığı
3.) Yaldızlı Kemikler Tacı
4.) İki Kraliçenin Savaşı
5.) A Soul of Ash and Blood
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder