***
Altın taçların çaresizliğinden ve…
Casteel Da’Neer Kan Kraliçesi’nin ne kadar kurnaz ve gaddar olduğunu çok iyi biliyor ama ortaya çıkan sırlar onun bile aklına gelmeyecek kadar büyük.
Ölümlü bedenden doğan bir savaş başlar.
Poppy’nin kralını serbest bırakmasını ve Kan Kralı’nın temsil ettiği her şeyi yok etmesini hiçbir şey engelleyemez. Hayat İlkeli’nin muhafızlarının gücü ve kurtların desteğiyle Poppy, Atlantisli generalleri ikna etmeli çünkü her iki krallığın da barış içinde yaşayabileceği bir gelecek ümidi hâlâ var.
Büyük ilkel güç…
Poppy ve Casteel, değer verdiklerini ve kendilerini savunamayanları korumak için eski ve yeni gelenekleri birlikte sürdürmeliler. Ama savaş sadece başlangıç. Kadim ilkel güçler çoktan harekete geçti ve çağlar önce başlayan dehşeti ortaya çıkardı. Kan Kraliçesi’nin başlattığını bitirmek için, Poppy’nin kehanet edilene, yani en çok korktuğu şeye dönüşmesi gerekebilir.
***
Üçüncü kitabın ortalarındayken bitirdikten sonra farklı bir kitabı okuyup tekrar bu seriye dönmeyi planlıyordum, biraz bunalmıştım. Ama bir yer var, orayı geçtikten sonra kitap inanılmaz hızlı ilerledi benim için. Hatta araya kitap falan koymayarak DİREKT 4'e başladım.
Bu kitap diğer kitaplar gibi (benim için) düşüş - yükseliş tarzında ilerlemedi; TAMAMEN yükseliş şeklinde ilerledi. Hiç böyle bir beklentim yoktu. Olaylar öyle bir gelişti ki...
Ve kurgu da hiç sıkmıyor, kendini tekrar etmiyor. Jennifer nasıl başardı bunu bilmiyorum ama 4. kitabın sonu olmuş mesela hâlâ bir ton şey üretilebilecek durumda.
O 3. KİTAP NASIL BİTTİ ÖYLE KALBİİİİİĞĞĞĞĞMMMMMM... 4'ü içim gide gide okudum resmen. Jennifer hiç acımıyor (95. sayfa...).
Neyse, huzurum kalmadı fâni dünyada. Biraz güzel şeyler konuşalım... Biliyorsunuz ki harika bir kadromuz var (ÖHÖM ÖHÖM). Seri ilerledikçe farklı karakter olaya dahil oluyor ve hepsine bayılıyorsunuz yahu. Casteel, zaten baş tacı. Kieran, pamuk şeker. Reaver, ayyyyyyyyyyy. Nektas'ı görmüşsünüzdür, alev alev. Delano, minnoş bi şey. Kadın karakterler de fepfena; şu an onlara değinmeyeceğim, spoiler olmasın. Sonraki kitaplarda sanki daha fazlası da eklenecek gibi görünüyor, acayip heyecanlıyııım.
Muhtemelen görünce ya gözünüzü devireceğiniz ya da gülüp geçeceğiniz o yorumda sıra... Bir yer vardı - ikisini de okuyanlar bilir - Lux Serisi gibi değil mi yaaaaa. Tabii ki konu olarak alakasız ama o enerjiyi almak beni çok mutlu etti. Canım Daemon Black, canım Casteel Da'Neer.
4 kitap arasında favorim, ilk kitap ve bu kitap oldu (şimdilik).
Son olarak, biliyorsunuz ki şiddet sahneleri ve +18 olaylar dolayısıyla küçük yaştaki dostlarımın biraz büyümeleri gerekiyor...
Serinin okuma sırası:
1.) Kan ve Kül 1 (Kan ve Külden)
2.) Kan ve Kül 2 (Ten ve Ateş Krallığı)
3.) Kan ve Kül 3 (Yaldızlı Kemikler Tacı)
4.) Ten ve Ateş 1 (Kıvılcımdaki Gölge)
5.) Kan ve Kül 4 (İki Kraliçenin Savaşı)
6.) Ten ve Ateş 2 (Alevdeki Işık)
7.) Kan ve Kül 5 (Kül ve Kan Ruhu)
8.) Ten ve Ateş 3 (Tendeki Ateş)
Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!
Verdiğim puan: 5/5
Özgün Adı: The War Of Two Queens
Yazar: Jennifer L. Armentrout
Yayınevi: Dex
Çeviren: Seyhan Dönmez
Sayfa Sayısı: 728
Serinin Kitapları:
1.) Kan ve Külden
2.) Ten ve Ateş Krallığı
3.) Yaldızlı Kemikler Tacı
4.) İki Kraliçenin Savaşı
5.) Kül ve Kan Ruhu
6.) The Primal of Blood and Bone
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder