***
Lyla Eden son birkaç yılını kardeşlerinin âşık olmalarını izleyerek ve kendini işine adayarak geçirmişti. Art arda yüzüncü iş gününde kız kardeşi bir darbe düzenleyerek onu kendi kafesinden kovduğunda, başka bir alternatifi olmadığı için Lyla en sevdiği yürüyüş parkurunda koşmaya karar verdi.
Ormanlık alandaki derede bir adamın ellerindeki kanı yıkadığını gördü. Bir an adamın yüzüne bakarken, bir sonraki an adamın elleri boğazına sarılmıştı. Ancak mucizevi bir şekilde adam onu serbest bıraktı.
Derinden sarsılan Lyla, olayı yerel polise bildirdikten iki gün sonra Vance Sutter, elinde sayısız soru ve lekelenmiş bir rozetle kasabaya geldi.
Vance, sert ve yakışıklı olsa da peşine düştüğü adam kadar gizemliydi. Üstelik Quincy'den çok kısa süre içinde gidecekti. Yine de bu durum, Lyla'nın ona ilgiyi durdurmasına yetmiyordu.
Vance ne kadar kaçınmaya çalışsa da aralarındaki çekim göz ardı edilemezdi. Lyla'dan uzak durması seçenekler arasında dahi değildi. Yıllarca bir çıkmazın peşinde koştuktan sonra Lyla, onun kariyerini karartan davayı çözmesi için elindeki tek ipucuydu.
Bu yüzden Lyla'nın adımlarını yeniden ve birlikte takip edeceklerdi. Yaralı adamı, Lyla'nın kanlı bir nehir kenarında karşılaştığı adamı bulmak için...
***
Serinin 5. kitabında Eden kardeşlerden Lyla'yı okuyoruz. Konusu biraz uzun ama özetlemek gerekirse... Lyla, kendisini işine adamış bir kadın. Kardeşinin ısrarıyla bu işkolik hayatına biraz ara vermek amacıyla yürüyüşe çıkmaya zorlanır. Aksilik budur ki en sevdiği orman yolunda gördüğü adam ona saldırmaya çalışır. Lyla, bu olayı polislere bildirir ve bunun ardından kasabaya gelip bu olayı araştırmaya gönüllü olan yakışıklı polis Vance'i görür görmez onun kurtuluşu olacağına inanır.
4. kitabı okurken Lyla'nın hoşlandığı adamın başka bir kızı sevmesine çok üzülmüştüm. O olay çok başka tabii ki ama Lyla açısından kalp kırıcıydı. O kadar içime oturmuştu ki, bu yüzden ona sempatim artmıştı. Bu kitapta kendisini okumak için sabırsızlanıyordum.
5'i okuduktan sonra sempatim daha da arttı. Çok nahif ve iyi kalpli bir kadın (30). Vance de (34) tatlı bir adam. Kitabın başında kendisine biraz gücenmiştim (telafi de etmedi) ama hadi çok üstünde durmadım diyelim. Lyla ile o kadar tencere kapak oldular ki kızmaya kıyamadım. Bayıldım ikisine.
Kurgu açısından ilk kitabı anımsatıyor. Yine bir polisimiz ;) ve çözülecek bir davamız var, bir de ROMANTİZM. Şu üçlüye bayılıyorum.
Serinin karakterlerini seviyorum. Hepsinin gelişimini tek tek okuyup çocuklarını görmek çok tatlı... Griffin bile. İlk kitapta kendisiyle pek anlaşamamıştım. Benim için yeni bir Alex Volkov (Çarpık Aşk) vakası olmuş durumda. İkisini de seri başında sevemeyip sonunda duygulanarak okudum :')
Devney Perry, seriyi gitgide güzelleştirerek ilerliyor. Tam her şey süperken bir kitabımız kaldı. Son kardeşi de okuduktan sonra seri bitiyor... Kalbim kırık...
+18 yerler bulunuyor.
"Göz göze geldiğimizde, sanki etrafımızdaki dünya yok olmuştu. Sanki bizi birbirimize bağlayan bir ip vardı."
Bol kitaplı, çiçekli ve hayırlı günler!
Verdiğim puan: 5/5
Özgün Adı: Crimson River
Yazar: Devney Perry
Yayınevi: Ren Kitap
Çeviren: Meryem Çelikten Çağlar
Sayfa Sayısı: 336
Serinin Kitapları:
1.) İndigo Dağı
2.) Juniper Tepesi
3.) Garnet Ovası
4.) Jasper Vadisi
5.) Crimson Nehri
6.) Sable Zirvesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder